You are currently browsing the category archive for the ‘AKP’ category.

17 Kasım 2009 tarihinde Financial Times gazetesinde Roula Khalaf imzalı yazı. Tercümesi bana ait.

Arap kamuoyunu cezbetmek çok zor değil.Romantik televizyon dizilerini ve İsrail karşıtı söylemleri birleştirin ve anında kamuoyunun sempatisini kazanın.

Osmanlı zamanında eski bir koloni (sömürgeci) gücü olan Türkiye bu basit formulü çok iyi uyguluyor ve Orta Doğu’ya geri dönüyor.

İslami kökleri olan Adalet ve Dayanışma Partisi’nin amaçları doğrultusunda ve Avrupa Birliği’nin Türkler’i kucaklamaktaki isteksizliği sonucunda, Ankara Orta Doğu seferine çok yumuşak bir yaklaşımla çıktı: Arap dünyasının ilgisini zapteden sulugöz pembe dizilerin ithali.

Bu albenili hücumun arkasından Arap dünyasını memnun eden ama İsrail ilişkilerinde gerginliğe yol açan İsrail’in Aralık ayındaki Gaza saldırılarına yapılan sert eleştiriler geldi.

Arap dünyasından turistler Türkiye’ye akın ediyor. İsrail’de ise yapılan bir ankete göre halkın yüzde 56’sı İsrailli turistlerin Türkiye’yi boykot etmesini istiyor.

Geçen sene İsrail ve Suriye görüşmelerinde Ankara ana arabulucu olsa da, Orta Doğu politikasında daha önemli bir rol oynama çabaları iyice artmış durumda.

Geçen ay Türkiye, İsrail’le olacak ortak hava tatbikatını iptal etti. Birkaç hafta sonra, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Tahran’a gidip İran’ın nükleer programını “barışçıl ve insancıl” ilan etti – oysa bu İslam Cumhuriyeti ile pazarlık yapan ülkelerin Ankara’nın vermesini istediği mesaj değildi.

Tam bu sıralarda, Türkiye Suriye ile arasında olan hudut sınırlamalarını kaldırdı, ve geçimsiz komşusu ile arasında olan ilerlermelerin altını çizdi. Hatta Ankara, uzun süredir Türk hükümetlerinin tehdit olarak gördüğü Kuzey Irak Kürt yönetimi ile olan ilişkilerini bile geliştirdi. Bugünlerde bölgede ne zaman gerginlik tırmansa, bu Arap ülkelerinin arasında bile olsa, Türkiye’nin kendini arabulucu olarak öne sürmesine kesin gözüyle bakılabilir.

Dubai’deki Emirates Üniversitesi siyasi bilimler profesörü Abdulkhaleq Abdulla “Bu sahnede yeni bir aktör var ve bu Türkiye” diyor. “Arap kamuoyunun desteğini kazandılar ve bir örnek teşkil ediyorlar” diye de ekliyor.

Son zamanlara kadar Türkiye, Orta Doğu’daki sorunların ve çözümlerin dışında kalıyordu. Ama AK Parti’nin geleneksel olarak laik olan bir ülkede güç kazanması ılımlı İslamcılar’ın artan bir şekilde ilgisini çekiyor.

Türkiye’yi bölgede hem halk hem yerel hükümetler tarafından daha kabul gören bir oyuncu yapan iki temel sebep var.

Birincisi, İran’ın agresif, bölgedeki radikal organizasyonları destekleyerek etkisini arttırmaya çalışan, bölgedeki bazı Arap hükümetleriyle çatışmaya zorlayan duruşunun karşısında Ankara’nın daha diplomatik uzlaşmacı tutumu.

İkinci olarak da bölgede bir güç vakumu olması Türkiye’nin önemli bir rol almasını kolaylaştırıyor. Bölgedeki geleneksel güçler Mısır ve Suudi Arabistan’ın, ve dışardaki güç ABD’nin bölgedeki olayları etkileme yeteneği azalmış durumda.

Türkiye’nin bölgedeki ilerlemeleri Amerika’nın Filistin-İsrail barış görüşmelerini tekrar canlandırmakta başarısız olduğu bir zamana denk geliyor. ABD’nin müttefiklerinin elinde barış görüşmelerine verdikleri destek karşısında elde ettikleri somut bir sonuç yok. Washington’un Iran’a yakınlaşma çabaları da karşılık görmemiş durumda.

Mevcut politika ve kuvvetlere karşı olan hayal kırıklığı o kadar yüksek boyutta ki, Paul Salem, Beyrut’taki Orta Doğu Carnegie Center direktörü, Türkiye’nin Arap ve Müslüman dünyasında seçkin bir liderlik pozisyona gelmek için iyi bir konumda olduğunu söylüyor.

“Mısır’ın baskınlığı kayboldu” diyor, “İran’ın etkisi ise çoğu Sünni olan Arap dünyasında İran’ın Şii kimliği ve işlevsel olmayan ruhani liderliği tarafından sınırlanıyor” diye ekliyor.

Paul Salem, Arap gazetesi Al-Hayat’taki yazısında şunları söyledi: “Orta Doğu’da modernlik ile entegre olmuş tek ülke Türkiye. Bölgenin geleceği İran, Mısır ve diğer Arap ülkeleri değil. Bu Orta Doğu’da Türkiye’nin asrının başlangıcı olabilir”.